Σελίδες

Τρίτη 23 Δεκεμβρίου 2014

Benim Tüylü Dostum…




Amerikan Pediatri Akademisi’nin internet sitesinde... yaşamlarının ilk yılında kedi ve köpeklerle temas halinde olan çocukların, diğer çocuklara oranla daha az solunum yolu hastalıklarına yakalandıklarını ve daha sağlıklı olduklarını belirten bir haber yayınlandı.


Habere göre, Finlandiya’da 397 çocuğun hamilelikten 1 yaşlarına kadar olan süre boyunca her hafta bir kedi ve köpekle ne kadar temasta bulundukları araştırmacılar tarafından kontrol edildi. *Araştırma sonuçlarına göre, yaşamın ilk yılında solunum yolu enfeksiyonları ve semptomları çok sık görülmesine karşın, erken dönemden itibaren köpeklerle temas haline olan çocuklarda solumum yolu enfeksiyonlarının görülme sıklığının daha az olduğu ve bu çocukların daha kısa süreli antibiyotik tedavisine ihtiyaç duydukları  açıklandı. Kedilerle temasın da çocuklarda koruyucu etkisinin olduğu ancak bu etkinin köpeklerle olan temasta daha kuvvetli olduğu belirtildi.
Haberde şu cümle de yer alıyor: “Köpeklerle haftalık veya yıllık temas sayılarının ortalamasının, genel olarak daha az hastalık ile ilişkilendirilmesi, bu çalışmayı yapanların, hayvanlarla temasta bulunmanın bebeklik döneminde bağışıklık sisteminin gelişmesi üzerinde etkisi olduğu ve bunun enfeksiyonları kısa sürede atlatmak ve erken çocukluk döneminde solunum yolu enfeksiyonlarından daha iyi bir korunma sağlamak yönünde etkileri olabileceği yönünde bir sonuca varmalarını sağlamıştır.”
Yukarıda yazılanlar işin yalnızca sağlık boyutu. Evini başka bir canlıyla paylaşmanın, onunla  beraber büyümenin bir çocuğa katabileceği çok daha fazla şey var.
Eğer siz de çocuğunuz için bir evcil hayvan edinmeyi düşünüyorsanız, Akademi’nin sitesinden alıntıladığımız aşağıdaki önerilerden faydalanabilirsiniz.
“Eğer çocuğunuza arkadaşlık etmesi için bir evcil hayvan almak istiyorsanız, çocuğunuzun onu tutabilecek ve özen gösterebilecek kadar olgun olduğundan emin oldun ki bu da genellikle 5-6 yaşları arasına denk gelir. Küçük çocuklar, bir hayvanı oyuncaktan ayırt etmekte zorluk yaşayabilirler ve istemeden yapabilecekleri kötü muamele sonucu karşılarındaki hayvanı onları ısırmaya teşvik edebilirler. Unutmayın ki, çocuğunuzun herhangi bir hayvanın yanındaki güvenliğini sağlamak sizin nihai göreviniz. Bu yüzden aşağıdaki uyarıları dikkate alın.
  • Yumuşak huylu bir kedi veya köpek arayın. Yavru kedi ve köpekler, sadece oyun oynama isteklerinden dolayı ısırabilecekleri için, büyük yaştaki hayvanlar genellikle çocuklar için daha iyi bir seçimdir. Buna rağmen, çocuksuz bir evde büyümüş olan büyük yaşta bir köpek almaktan kaçının.
  • Onlara iyi davranın böylece bir insanın arkadaşlığından zevk alabilsinler. Hapsedilmek onu endişeli ve agresif yapabileceğinden, bir köpeği kısa bir iple veya zincirle bağlamayın.
  • Çocuğunuzun, hayvanların kuyruğunu çekerek veya oyuncaklarını elinden alarak ona eziyet etmesine müsade etmeyin. Uyurlarken  veya yemek yerlerken onları rahatsız etmediğinden emin olun.
  • Kedi ve köpeklerinizi kuduza karşı aşılatın.
  • Küçük çocuklarınızı evcil hayvanlarla yalnız bırakmayın. Çocuklar, onların aşırı heyecanlandıklarını anlayamadıkları için pek çok ısırılma vakası evde oynanan hararetli oyunlar esnasında ortaya çıkar.
  • Çocuklarınıza, yüzlerini kedi veya köpeklere yaklaştırmamaları gerektiğini öğretin
  • Hangi komşularınızın kedi veya köpek sahini olduklarını öğrenin böylece çocuğunuz en çok hangisiyle bir arada bulunmaktan hoşlandığını öğrenebilir. Ona, bir köpeği nasıl selamlaması gerektiğini öğretin. Köpek onu koklarken, çocuğunuz olduğu yerde durmalı, sonrasında onu okşamak için elini uzatabilir.
( Bir kısmını yayınladığımız önerilerin tam listesine buradan ulaşabilirsiniz.)
Diyelim ki kesin kararınızı verdiniz ve sizinle beraber yaşaması için bir diğer canlıyı evinize alacaksınız.  Peki, nereden alacaksınız? Modern dünyanın köle pazarları olan pet shoplardan mı? Bakın Working Mother Türkiye editörü ve aktif bir hayvan hakları savunucusu olan Aysın Önen bu konuda neler söylüyor:
“Yolda yürürken genel itibariyle sokak kedisine veya köpeğine rastlamayacağınız nadir ülkelerden biri olan ABD, 20 Ağustos’u Sahipsiz Hayvanlar Günü ilan etmiş. Zira, bizim sokaklarda göremememiz, onların var olmadığı anlamına gelmiyor. Satın alınan ve heves geçtikten sonra sokağa terk edilen evcil hayvan sorunu dünyanın her yerinde mevcut. Sokağında sokak hayvanı ‘görünmeyen’ ülkelerin hepsi geçmişte sokak kedisi ve köpeği soykırımı yapmış olan ülkeler. ABD’nin pek çok eyaleti gibi, bazı Batı ülkeleri kısa sürede yeniden sahiplendiremediği hayvanları öldürmeyi sürdürüyor.
Kısacası, ister bir ırka dahil olsun ister kırma, dünyada bir yuvası bulunmayan pek çok kedi ve köpek var. Sorunu çözmenin en önemli adımını ‘üretim’i durdurmak ve alım-satımın, tıpkı geçen yüzyıla kadar doğal karşılanan insan alım-satımı gibi gayrı ahlaki olduğunu kavramak oluşturuyor. Bu bilince ulaşmış her ebeveyn çocuğunu canlı ticaretinden uzak yetiştirecektir zaten. Onun bir adım sonrasında, eğer kendinizi, ortalama 15 yıl yaşayacak ve kendine has ihtiyaçları olacak patili bir üyeyi ailenize katmaya hazır hissederseniz, mutlaka barınaklardaki kedi ve köpekleri ziyarete gidin. Suçu olmayan hiçbir canlı, sadece birilerinin gözüne batıyor diye hayatını parmaklıklar ardında geçirmemeli, dolayısıyla onları ‘kurtarın’. Kurtarın ve çocuğunuzun kahramanı olun. Ona da küçücük yaşta kurtarıcı olmanın zevkini tattırın. Barınaklarda her renk, her boy, her karakter hayvanı umutla gözlerinize bakarken bulacaksınız. Ama lütfen sahiplenmeden önce ihtiyaçlarını araştırın ki ilk fırsatta terk edenler kervanına katılıp bir çuval inciri berbat etmeyin.”
Yazımızı bitirmeden önce, bütün hayvanseverleri, TBMM’ye sunulan 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu değişiklik teklifine karşı çıkmaya ve hayvanlar için ölüm yasasına hayır demeye davet ediyoruz. Bunun için eş zamanlı olarak 30 Eylül 2012′de saat 14:00′da İstanbul, İzmir, Antalya ve Ankara’da yapılacak olan eylemlere katılabilir veya Yaşam Hakkına Saygı Platformu’nda bulunandilekçeyi imzalayabilirsiniz.


Δεν υπάρχουν σχόλια:

Δημοσίευση σχολίου